Eylül 2004...

Eylül 2004...

Tarih Eylül 2004. Uğruna senelerimi verdiğim ÖSS sınavı sonucu giriyorum kapından. Annemden, babamdan, evimden ilk ayrılışım. Tek çocuk olarak evin merkezinde büyümüş Sezin için bu büyük bir adım.

Yurda yerleştirip, anneanneme geçiyor annem. Tam bir helikopter annelik. Bırakıp gitmiyor beni ama bırakıyor da aslında. Yurt odasında zor uyuyorum. Ağlıyorum. Zor geliyor çok.

Sabah derse nasıl gidicem? Kocaman okul. Koşarak yetişmeye çalışıyorum, ringi kaçırmışım çünkü. Sınıfa giriyorum. Herkes yabancı. Tatlı bir kız var sınıfta, daha sonra benim en yakın arkadaşım ve canım olucak. Tabi o an bunu bilmiyorum.

Büyük korkular ve endişelerle 20 küsür sene önce başlayan bu serüven meğer hayatımın en güzel başlangıcıymış. 20 sene sonra en sevdiğim binalar, yollar ve ağaçlar altından bu sefer 2 çocuğumla beraber (bunu demek bile bir acayip geliyor!) geçerken tek hissettiğim geçmişin güzellikleriydi. Bugün olduğum kişiyi o günlere borçluyum.


Üniversite eğitimi gelecekte insana hiç bilmediği yetenekler kazandırıyor. Ne kadar iyi notlar aldığın ya da sınavlarının ne kadar iyi geçtiği değil.. Hangi kültürde yoğrulduğun, hangi zorluklara dayanabildiğin, aynı anda kaç işi halledebildiğin.. Bunlar insanı şu anki olduğu kişi yapmakta çok önemli bir ilk adım oluyor. O sebeple bölümden ziyade her zaman okul tercihinin çok önemli olduğunu düşünmüşümdür.


Bunları kalbimden geçirerek yürüdüm yollarında. Bugün olduğum hamuru yoğurduğu için teşekkür ederek. Yanımda 2 çocuğumla. Onların da benzer yollardan geçeceğini bilerek. Şu an bu satırları okuyan ve hala üniversitede olan şanslı kişilerdenseniz; koşullar ne olursa olsun veya ne kadar zor olursa olsun; her anın keyfini çıkarın derim. Kalıplara takılmadan, klasik başarı ölçütlerine göre kendinizi şekillendirmeden, kendinize yatırım yapın. Hayatınızın en güzel senelerindesiniz çünkü ♥️ 20 sene sonra dönüp baktığınızda sadece gülümseyerek ve gururla hatırlayacağınız o günlerdeyseniz şu an eğer, kocaman sarılın bu ana. Kocaman hem de koskocaman.