Senelerin fen- matematik öğrencisi, endüstri mühendisi, kurumsal patikada her doğru adımı atan insanı her şeyi bırakıp da mutfağa girince sanırım tüm çevremde ufak çaplı bi’ şok dalgası yaşandı.
Ama aslında mutfak hep ordaydı. Ta Atlas kadarken oynadığım oyunlarda.. Annemi, anneannemi, teyzemi pişirirken dikkatle izlediğim dakikalarda.. İşten eve yorgun argın gelip saatlerce izlediğim şeflerde. Hep oradaydın sen, sadece benim görmek 30 senemi aldı o kadar.
Nasıl ki kuşlar uçmak, balinalar kilometrelerce yüzmek, atlar koşmak için yaratıldıysa bence her birimiz de başka başka amaçlar ve yetenekler için yaratıldık. Sadece sistem, aileler, kurumlar hepimizi aynı insan yapmak için çok uğraştı ve neticede de büyük oranlar yaptı. Ama ne zaman ki içindeki yeteneği ve amacı keşfettin, işte o zaman başka bi’ dünya.. İşte o zaman buz gibi havasına, sert esen rüzgarın, taşına, kayasına, dalgasına aldırmadan koştuğun bi’ hayat oluyor sanırım. İşte o yüzden, en zorlu günde bile sekerek mutfağa gidiyorum.
Amacı bulmak mümkün.
Tutkuyu bulmak mümkün.
Yeniden bi’ sayfa açmak mümkün.
Mutfakta geçen bi’ haftasonunu selamlarken, kalbimden geçenler işte tam da böyle. 💘