Bugün Cuma. Ama uzun zaman zamandır yaşadığım, yaşadığımız en kara Cuma’lardan biri sanırım. Öncelikle hepinize geçmiş olsun demek isterim.
Deprem bölgesindeyseniz geçmiş olsun, başınız sağolsun, Allah yardımcınız olsun. Ne yaşadığınızı anlamamız imkansız. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Ben de büyüdüğüm evin karşısındaki ormanda başlayan Marmaris yangınlarının göbeğinde 2 ay geçirirken inanın ne yaşadığımızı bi’ tek kendimiz anlamıştık. O sebeple de şu an acınızı, derdinizi anlıyorum demeyeceğim; sadece kalbimin bi’ kısmını size ayırdım ve paylaşmaya hazırım acınızın azıcığını da olsa diyeceğim.
Deprem bölgesinde değilseniz de geçmiş olsun, başınız sağolsun, Allah yardımcınız olsun. Yakını olan çok kişi vardı. Yakını olmasa bile aynı acıyla kalbi atan çok kişi.
Aslında ben şuan Marmaris’teyim bi’ kaç gündür…
Deprem sabahı, İstanbul’da hava durumu sebebiyle iptal olan onlarca uçak arasında sabah 07:45 uçağıyla Marmaris’e, annemlerin yanına geliyordum ben. Demir, işi için Amerika’da ve benim de İstanbul’da işleri güçleri toparladıktan sonra kalmam için bi’ sebebim kalmamıştı. Koca bi’ valiz HFB ürününü de yanıma alarak sabaha karşı 05:00’te Atlas’la çıktım evden. Havalimanı mahşer yeri gibiydi, Allah’ım dedim sanki felaket filmi. İptal olan uçaklar, yerlerde yatan insanlar, kalabalık.
Derken gözüme TV’de haberler takıldı; kulağıma yan masadan insan konuşmaları geldi. Deprem? Ciddi misiniz? Gerçek mi duyuyorum ben?
Marmaris’e indik. Tüm soğuk ve zor İstanbul’a inat masmavi ve güneşli. Ama eve yerleşir yerleşmez telefonu elime aldıktan sonrasını hatırlamıyorum. Kapkaranlık, soğuk. Artık Marmaris değil burası, başka bi’ yerdeyim sanki. Marmaris aynı Marmaris ama ben aynı Sezin değilim belki de.
Haberleri tam anlamıyla alıyorum..
Telefonuma saniyede bi’ kötü haber ve umutsuzluk; saniyede bi’ de iyi haber ve umut düşüyor. Arada salınıyorum ben de. Yardım etmeye çalışıyorum, uzaktan uzağa ne kadar edebilirsem işte.
37 yaşıma kadar yaşamadığım bi’ kahır içerisindeyim sadece onu biliyorum. Pandemi acısı gibi değil, gözümün önünde yanıp yok olan ormanlar gibi değil. Kıyaslamak için yazmadım ama bu başka. Son bi’ kaç sene hoyrat davrandı hepimize, çok yaktı canımızı. Hep de bi’ şekilde kalktık düştüğümüz yerden ama bu başka. Bu çok başka yaktı canları. Yaşayanları da uzaktan takip edenleri de yaktı kavurdu.
2 adet siparişin bana yaşattıkları..
6 Şubat sabahı ben yola çıkmadan yüklüce bi' kargo gönderimi organize etmiştim. HFB’lerinizi size vaktinde ben yola çıkmadan iletebilmek için. Haliyle deprem bölgesine de gönderimler olmuş. Bi’ adet paket gönderilmediğinde anladım ben de.
1 paket Hatay’a gidecekken gitmemiş. Düştü mü içime bi’ alev. Yanıyorum. Sahibi nerde, sağ salim mi, ne durumda.. Adını biliyorum, adresini.. Bi’ faydam olur mu? Ben de dayanamayıp mail atıyorum. Cevap gelmiyor. Sonra Instagram’dan buluyorum, mesaj atıyorum. Ve işte orda bana cevap veriyor. Ve diyor ki:
Bence her şeyi tek bi’ cümleyle özetliyor
Diğeri ise Malatya’dan gelen bi’ email. Detayları özel olduğu için paylaşmayacağım ama bana demiş ki, evimiz yıkıldı, arabam parçalandı ve benim aklımda deprem anında koşarak evi terk ederken, girişte askıda duran ve daha hiç kullanmaya kıyamadığım Fesleğen çantam kaldı. Ve şöyle demiş:
Gel de yüreğin dağlanmasın. Ben sana yollayacağım Fesleğen’ini hiç merak etme canımın ta canı. Biz elimiz yettikçe eliniz olmaya çalışacağız hepimiz.
Ya sonra?
Hep beraber yine kalkacağız elbet. Elbet yapacağız. O bölgeden elimizi çekmeyeceğiz. Yaşananları unutmayacağız, unutturmayacağız. Şu anki acıyı tarif etmek zor biliyorum. Ve ben biraz durup bu acıyı yok saymadan yaşamak istiyorum sanırım. Yastayım Tüm yaşananları düşündükçe, ben çıldıracak gibi oluyorum. Ciddi anlamda gönlüm yasta. Siz de benzer hislerdeyseniz.. Bilin ki normal. Aylar sürecek bi’ yastayız. Ama beraberiz. Birbirimize sahibiz. Beraber iyileşeceğiz.
Şu ana kadar en güvenilir destekler hep bence AHBAP derneği üstünden ilerledi. O sebeple de onların destek bilgilerini bırakmak isterim:
Sizi seviyorum
Sezin