Meryl Streep ile İyileşmek (ya da İyileşmeye Çalışmak)

Meryl Streep ile İyileşmek (ya da İyileşmeye Çalışmak)

Son 3 haftadır neler yaşadık, neler düşündük, neler hissettik. Yaşananlara uzaktan şahit olması bile böylesi ağırken, gerçekten yaşayanları anlamak imkansız. Tek bildiğim 6 Şubat’ta yaşanan deprem felaketi ile sadece deprem bölgesi değil ülkece bir çoğumuz ruhen enkaz altında kaldık ve acısını hep beraber yaşıyoruz.

Nasılız dediğimde gelen cevaplardan aslında hepimizin de benzer durumda olduğunu çok iyi anladım.

 

Bu konudaki hislerimi kaleme almak artık beni çok zedelediğinden en son yazımı yazdım, paylaştım ve şimdilik en azından bir süreliğine daha fazla yazmama kararı aldım. Özellikle orman yangınlarını da göbeğinde yaşamış biri olarak, her gün ama her gün olanları hatırlamak ne demek çok iyi bilirim. O sebeple de dedim ki Sezin, artık yazma. Yazmamam demek unuttuğum anlamına gelmiyor ha yanlış anlaşılma olmasın. Hatta ben bu tarz toplumu, doğayı ve insanları yerinden oynatan olayların unutulmasına
azıcık içerlemiş biriyim. Aksine her daim aklımızın bir köşeciğinde olmalı yaşananlar, sorgularımız. Eğer bu “unutmama” mevzusu hakkındaki fikirlerimi görmediyseniz ve merak ediyorsanız, buraya bir bakabilirsiniz. Konu hakkında yazmamak unutmak demek değil benim için, aksine iyileşmek için bir adım sadece. Kelimelerimi iyileştirmek için kullanmak istiyorum ben. Hem kendimi hem de bunları okuyan sizleri.

Çünkü, “unutmamak” demek, “iyileşmemek” demek değil. N’olur iyileşmeyi kendinize bir hak görün ve iyileşme isteğinizi de adeta bir suçmuş gibi görmeyin. Hayır ben de öyle yaptım ordan biliyorum. İyileşmek istemedim sanki bir süre. Duş bile almadan, aynı kıyafetlerle, uykusuzluğa ve acıya mahkum ettim bedenimi.

Ama sonra düşündüm… O en beğendiğim filmlerdeki kahramanlar acıyla kendini evine kapatıp hiç bir şey yapmadan dursalardı sanırım hiç bir zaman kurtarıcı olamazlardı. Onlar her zaman yoluna devam edenlerdi.

Çoğumuz yola devam edemeyecek gibi olsak da etmek isteyen, yeni bir sayfa açmak isteyenler de var. Ve onları görmek, evet yoluna devam etmek isteyenleri görmek, hala hayalleri olanları görmek bana iyi geldi. İyi ki bana yazdınız.

 

Ve ben de iyileşmeye karar verdim.

Beynimde dev bir “Yüzüklerin Efendisi” oynuyor... E ama bunu zaten siz biliyorsunuz?

Böyle zamanlarda iyileşebilmek için insanın mükemmel tasarlanmış bir kaçış mekanizması var sanki: bir süreliğine olanı biteni düşünmemeni sağlayan aktivitelere kaymak. Ve ben bu aralar ilginç bir şekilde “film”lerin bana en iyi ilaç olduğunu farketmiş haldeyim. 

Beynimde devamlı oynayan bir Yüzüklerin Efendisi filmi olduğunu zaten biliyorsunuz. Atlas hayatıma geldi geleli artık her aklıma geldiğinde izleyemiyorum belki ama o hala hep benimle. Yüzüklerin Efendisi’nde her zaman anlamsız, önüne geçilmez bir kötülük, her daim beklenmeyen aksaklıklar olur... Aynı hayat gibi. Ama her daim de umut, iyiliğin gücüne inanmak, dayanışma, karşılıksız iyilik de olur. Ve sonu hep mutlu biter. Ve ben de hem kendi hayatım hem de hepimiz için buna inanmayı tercih ettim. Acılar olsa da bir şekilde hepimiz için, en azından geride kalanlar için sonu mutlu bitecek. Öyle olmalı.

Filmden en sevdiğim repliklerden biri çınlatıyor kulaklarımı:  

“I wish it need not have happened in my time," said Frodo. "So do I," said Gandalf, "and so do all who live to see such times. But that is not for them to decide. All we have to decide is what to do with the time that is given us.” 

Yani; 
“Keşke bunların hiç biri başıma gelmeseydi.” dedi Frodo. “Ben de.” dedi Gandalf. Böyle zamanları yaşayan herkes de böyle der. Ama bunun kararı onlara kalmamıştır. Tek yapmamız gereken, bize verilen zamanda ne yapmamız gerektiğine karar vermektir.”

Bana hep çok umut verici gelmiştir bu replik. Ne zaman başıma bi’şey gelse. Üzülsem. Yorulsam. Keşke bunlar başıma gelmeseydi diye hayıflanmalı mıyım? Yoksa bana verilen bu kısacık zamanda başıma gelenlerle başa çıkmak için ne yapacağımı mı düşünmeliyim? Zaman parayla satın alınamayan, kontrol edilemeyen, geri çevrilemeyen, uzatılamayan tek şey. Zaman, bi’ anda bizi şaşırtan, sevindiren, yoran, bunaltan, bulutların üzerine de çıkartan. Hepsi aynı zaman. Ama önemli olan bize verilen zamanda, ne yapmaya karar vermemiz..

 

Ama iyileşmem Yüzüklerin Efendisi izleyerek başlamadı. Meryl Streep ile başladı. Ve buna ben de şaşırdım.

Evet, oturup Yüzüklerin Efendisi izlediğimi sandınız ama yanıldınız. Bu sefer onu bile izleyecek durumda değilim, daha hafif bir şeyler aradı beynim. Ve farkında olmadan her akşam Atlas’ı uyuttuktan sonra (ki bu bazen saat 11-12 sularında olsa bile) bir Meryl Streep filmi izlemeye başladım. Hayır, hayır bilinçli bir tercih değildi bu. Üçüncü günün sonunda farkettim ben de :) Aa dedim neler oluyor. Ve hatta devamlı onun filmlerini izlediğim gibi elim de devamlı olarak yeni film ararken onun filmlerine gidiyordu. Bu ne demekti? İçime bir Meryl Streep fan’ı kaçmış ve ben farkında değil miydim? 

Bazılarını ilk defa izlediğim, ama çoğunu ikinci üçüncü baskı yaptığım bu filmler bana çok iyi geldi. Araya da 1 adet Al Pacino attım (daha ağır konulu ama sonu umut dolu şahane bir film) ve Anne Hathaway (ki kendisine cidden bayılırım ve bu filmi ciddi anlamda boş boş ekrana bakma filmi, IMDb puanının düşüklüğünden anlayabilirsiniz) attım. Size de adeta bir hekimin reçete yazması gibi üst üste izlemeyi çok tavsiye ederim. 💚

İşte buyurunuz bu hafta neler izledim gelsin:

Çalışabilmek ya da çalışamamak.. İşte bütün mesele bu.

Son birkaç haftadır, Atlas’a minimum derecede yeterli bir anne olmak dışında pek bir şey yapmadım açıkcası. Bir de sizlerden gelen HFB siparişlerine cevap olabilmek. Böyle zamanlarda bile elimden tutmaya devam ettiğinizi görmek bir noktadan sonra bana öyle iyi geldi ki. Ve ben de arka planda healthyfoodbreak.com “Bi’ Yemek Molası” alanını geliştirmeye ve zenginleştirmeye karar verdim.

Şu an her aradığınızda kolaylıkla ulaşabileceğiniz tam 70’ten fazla tarif yüklenmiş halde (artmaya da devam edecek). İstiyorum ki akşam eve gelince veya misafir ağırlarken veya çocuğunuza hafif bir tatlı hazırlamak istediğinizde tek yapmanız gereken siteye girip tarifler arasında gezinmek olsun. Sosyal medya kalabalığından sizleri kurtarmak istiyorum.

Tarifler arasında gezinmeye başlamak isterseniz buyrunuz hemen tıklayın.

Haftaya görüşmek üzere.

Sizi seviyorum.
Sezin